teknisyenarif mütavazı net
MERHABA KARDEŞİM LÜTFEN ÜYE OLUNUZ! ZATEN ÜYE İSEN GİRİŞ YAPINIZ

ÖNEMLİ! YENİ ÜYE OLUYORSANIZ LÜTFEN MSN NİZE GELEN AKTİVAZYON LİNKİNE LUTFEN TIKLAYINIZ YOKSA GİRİŞTE HATA VERİYOR TESEKKURLER


mütavazı forum

Osmanlıya İhanetin 'Lanetli' Bedeli!  1010
teknisyenarif mütavazı net
MERHABA KARDEŞİM LÜTFEN ÜYE OLUNUZ! ZATEN ÜYE İSEN GİRİŞ YAPINIZ

ÖNEMLİ! YENİ ÜYE OLUYORSANIZ LÜTFEN MSN NİZE GELEN AKTİVAZYON LİNKİNE LUTFEN TIKLAYINIZ YOKSA GİRİŞTE HATA VERİYOR TESEKKURLER


mütavazı forum

Osmanlıya İhanetin 'Lanetli' Bedeli!  1010
teknisyenarif mütavazı net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

teknisyenarif mütavazı net

***teknisyenarif ***FORUM MÜTAVAZI ***** (her türden her telden mütavazı konular)
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Lütfen emeğe saygı eğer okuduğunuz mesajı beğendiyseniz teşekkür ediniz veya cevap mesajı yazınız unutmayalımki bilgi paylaştıkça çoğalır iyi eğlenceler ***MÜTAVAZI FORUM AİLESİ***
{MÜTAVAZI FORUM} Son Konular
KonuYazanGönderme Tarihi
Salı Ekim 20, 2015 3:34 pm
Salı Ekim 20, 2015 3:33 pm
Ptsi Tem. 13, 2015 4:46 pm
Perş. Nis. 23, 2015 2:04 pm
Çarş. Ekim 30, 2013 2:13 pm
C.tesi Eyl. 28, 2013 7:22 pm
C.tesi Eyl. 28, 2013 7:21 pm
Paz Eyl. 15, 2013 4:26 pm
Perş. Ağus. 08, 2013 5:41 pm
Ptsi Ağus. 05, 2013 10:50 am
Similar topics

    Paylaş | 
     

     Osmanlıya İhanetin 'Lanetli' Bedeli!

    Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    teknisyenarif
    Administrator
    Administrator

    12
    teknisyenarif
    34

    Mesaj Sayısı : 6260
    Kayıt tarihi : 23/08/09
    Yaş : 45

    https://mutavazi.yetkin-forum.com

    Osmanlıya İhanetin 'Lanetli' Bedeli!  Vide
    MesajKonu: Osmanlıya İhanetin 'Lanetli' Bedeli! Osmanlıya İhanetin 'Lanetli' Bedeli!  Icon_minitimePaz Nis. 17, 2011 5:37 pm

    Osmanlıya İhanetin



    'Lanetli'




    Bedeli!









    Osmanlı Devleti'ne karşı

    İngilizlerle işbirliği yapan Haşimilerin,


    Osmanlı'nın yıkılmasından sonraki 30 yılda

    başında esen lanet fırtınasının ibretlik hikâyesi...







    Kimi İslam ülkelerindeki hareketlilikler

    uzmanların dilini sonunda çözmüş görünüyor.


    Yerlisi yabancısı aynı şeyi vurguluyor:

    Bu olaylar,

    Osmanlı'nın arkasında bıraktığı büyük boşluğun

    hâlâ doldurulamadığını gösteriyor.



    Peki Osmanlı Devleti 90 küsur yıl önce


    tarih sahnesine veda etmemiş miydi?

    21. yüzyılda hâlâ Osmanlı'nın tasfiyesinden nasıl söz edilebilir?

    Yoksa bir hayalet midir karşımıza ikide bir çıkan?



    Çağdaş Fransız filozofu Jacques Derrida'nın sözünü ettiği

    türden bir hayalet belki. Filmlerden biliyoruz:


    Cenazesi kurallara uygun defnedilmemişse ölünün ruhu

    vârislerine musallat olur. Ta ki usulüne uygun olarak

    defnedilinceye ve rahatsızlık duyduğu unsur ortadan

    kaldırılıncaya kadar.



    Osmanlı'nın hayaleti de benzer bir sıkıntı içerisinde olmalı ki,


    terk ettiği evin çeşitli odalarında sık sık karşımıza çıkmakta.



    En iyisi, siz

    'İslam'da hayalet var mı?' sorusunu sormadan

    ben asıl konuma geçeyim. Size anlatacağım,

    Osmanlı'ya ihanet etmiş bir ailenin, son kalıntısı


    Ürdün'de yaşayan Haşimîlerin başında esen lanet fırtınası.












    Buraya basarak resimi özgün boyutunda görebilirsiniz. Özgün boyut709x520.




    1916 yılında Arap isyanını,

    yakınlarda Suudiler tarafından yıktırılan Ecyad Kalesi'ne

    ilk kurşunu sıkarak başlatan


    Mekke Şerifi Hüseyin'in oğlu Kral Abdullah'ın hatıratında

    Sultan II. Abdülhamid'i şu çarpıcı satırlarla anması ilginç

    olmanın ötesinde çarpıcıdır:



    -- "Bence Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra

    meydana gelen olaylar, Kufe ve Mısırlıların Hz. Osman'a


    yaptıklarından sonra meydana gelenlere benzer.

    Hz. Osman nasıl fitneyle Müslümanlar arasındaki sınır idiyse,

    Abdülhamid de bu çağda insanlarla fitne arasındaki perdeydi.

    Bu perde yırtılınca fitneler ortaya çıktı."


    (Çeviren: Halit Özkan, Klasik: 2006, s. 19).




    Sultan Abdülhamid'in tarih karşısında acımasız bir şekilde

    haklı çıkmasındaki inceliğe bir başka yazımızda değiniriz.

    Biz şimdi Osmanlı'nın yıkılmasından sonraki 30 yılda Haşimî

    sülalesinin başında esen lanet fırtınasına gelelim.



    Abdülhamid'in gözünün tutmadığı


    adamlardan biriydi Şerif Hüseyin.

    Onu ailesiyle birlikte İstanbul'a getirip Boğaz'da

    bir yalıda gözaltına aldırır.

    İttihatçılar ise Abdülhamid'in

    "Ak" dediğine "Kara" demeyi


    marifet bildiklerinden onu serbest bırakırlar. Hüseyin de

    Hicaz'a döner ve İngilizlerle anlaşarak Arap isyanının pimini çeker.



    İngilizler onu sözde Büyük Arap Krallığı'nın başına geçireceklerdir.

    Casus Lawrence de danışmanı olacaktır. Güya artık Arap dünyasında

    Osmanlı'nın değil, Arapların ve tabii Haşimîlerin sözü geçecektir.


    Siz öyle sanın. İngiliz oyununun kaç perde sürdüğünü bilmeyen

    Şerif Hüseyin, sadece Hicaz bölgesine Kral yapılır ama tahtı

    garantide değildir. İngilizler onu çoktan gözden çıkarıp Suud ailesiyle

    anlaşmışlardır. Nitekim Eylül 1924'te Abdülaziz b. Suud'un develerle

    hücumu üzerine krallığını oğlu Ali'ye devretmek zorunda kalacaktır.

    (1958'de parçalanarak öldürülecek olan Ali'nin oğlu Abdülilah bu defa


    Irak'ta karşımıza çıkacaktır) Ali'nin krallığı da ancak bir yıl sürecek,

    sonra Hicaz-Necid bölgesi Suudîlere teslim edilecektir.



    Muazzam Arap Krallığı'nın başına getirildiğini zanneden Şerif Hüseyin

    ise uyandığında soluğu Kıbrıs'ta almıştır. Çocukluğunda bayramlarda

    babasıyla birlikte Şerif'i ziyaret ettiğini anlatan Rauf Denktaş, emekli


    kralın kendilerini görür görmez Osmanlı'yı hatırladığını ve



    -- "Ah ben Osmanlı'ya nasıl ihanet ettim?

    Şimdi ihanetimin cezasını çekiyorum"
    diye

    iki gözü iki çeşme ağladığını anlatır.


    Nitekim 1931'de Amman'da ölürken bin pişmandır.

    (Ziyaret ettiği Yemen'de Osmanlı marşlarıyla karşılanmasına ise


    tarihin istihzası demek gerekiyor.)




    Ancak Şerif Hüseyin'in Osmanlı'ya ihanetinin laneti


    kendisiyle sınırlı kalmayacak, oğullarına,

    hatta torunlarına da bir hastalık gibi

    geçecektir.



    Oğullarından Faysal önce Suriye Kralı yapılmıştı.


    Ancak Fransızlar istemeyince İngilizler tarafından mecburen

    Irak kralı ilan edildi. Tabii İngiliz danışmanlarla birlikte. Ne var ki,

    Faysal'ın mutluluğu da uzun sürmeyecekti. Devasız bir hastalığa

    tutulacak ve bir mum gibi eriyerek
    babasından 2 yıl sonra ölecektir.




    Yerine oğlu Gazi'yi kral ilan ettiler.

    Ancak Gazi İngilizlerin ülkesinin kaynaklarını nasıl soyduğunu

    görmüş ve Türk yanlısı bir politika izlemeye kalkmıştı.

    Tabii cezasını çok geçmeden görecek, Bağdat'ta bomboş

    bir yolda giderken otomobili bir direğe toslayacak
    ve


    hayatını kaybedecekti. (1939)



    İngilizler onun yerine çocuk yaştaki oğlunu II. Faysal adıyla

    tahta geçirdiler. Amca oğlu Abdülilah da onun "nâib"i yapıldı.

    İkisi birlikte Irak'ta yapmadıkları rezalet bırakmayınca 1958'deki

    halk ayaklanmasında parçalanarak öldürüldüler.




    Şerif Hüseyin'in öbür oğlu Abdullah'ın nasibine ise Ürdün düşmüştü.

    Önce Emir, sonra kral oldu. Hatıratını yazacak kadar uzun yaşadığına

    bakılırsa en şanslıları sayılabilir. Ne var ki, o da İsrail'in kurulmasından

    3 yıl sonra bir Filistinli tarafından öldürülecektir. İşin garibi,

    Şerif Hüseyin'in Zeyd adlı oğlu, kendisine münhal (boş) bir taht


    bulunamadığı için en uzun ömürlüleri olmuş ve 1970'te

    eceliyle ölmüştür.



    Baba, tahtını kaybedip sürgüne gönderiliyor.

    Bir oğlu hastalıktan, diğeri suikastta ölüyor,


    üçüncüsü tahtını kaybedip köşesine çekiliyor.

    Torunlarından ikisi parçalanarak öldürülüyor,

    biri de sözde trafik kazasına kurban gidiyor.




    Osmanlı'ya ihanet eden bir ailenin 30 yıl içinde

    ne hale geldiğinin ibretlik hikâyesi böyle.



    Az kalsın casus Lawrence'i unutuyorduk.

    O da görevini yaptıktan sonra gözden düşmüştü.


    Londra'da unutulmuş biri olarak yaşarken 1935 yılında

    bir motosiklet kazasında ölmüştü.



    Böylece lanet halkası tamamlanmış oluyor.

    Şimdilerde Başbakan David Cameron'un, vaktiyle işlediği


    suçlardan dolayı dünyadan özür dilemek zorunda kaldığı

    emperyalist İngiltere'nin "kullan, at" çarkı bütün acımasızlık ve

    kusursuzluğuyla işlemiş görünüyor.



    Öte yandan Kral Abdullah'ın feryadı hâlâ kulaklarda

    çınlamaya devam ediyor:




    -- "Eğer Arap isyanının bu şekilde sona ereceğini bilseydik

    hiçbir şekilde Osmanlı'ya isyana kalkışmazdık."



    Mısırlı Dr. Fehmi Şinnavi ise o gür sesiyle

    şöyle haykırıyor:





    -- "Günümüz Arap zirvelerinde temel mesele,

    İsrail'e ne kadar boyun eğileceği. Eğer Osmanlı'ya bunun

    binde biri kadar boyun eğebilseydik, şimdiye kadar elimize

    geçenlerin milyon katını kazanırdık."
    "Murat Bardakcı"

     

    Osmanlıya İhanetin 'Lanetli' Bedeli!

    Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası

     Konu Etiketleri Etiketler
     Konu Linki Konu Linki
     Konu BBCode BBCode
     Konu HTML Kodu HTML Kodu
    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    teknisyenarif mütavazı net :: *****EDEBİYAT BÖLÜMÜ***** :: ***EDEBİYAT*** :: Osmanlı Köşesi-
    forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar